HelloWorld

Herkese merhaba,

Uzun zamandır bu bloğu başlatmak ve Gizem ile birlikte projemizde bizi motive eden fikirleri biraz paylaşmak istiyordum. Eksik olan kıvılcımdı (bu yangın döneminde bu kelime oyununu mazur görün), umarım bu sayfayı canlandıracak bir başlangıç olur. Ve sonunda, tesadüf eseri, iki ülkemde gündemin merkezinde olan iki olay, bu bloğu başlatmam için bana bir fırsat verdi. Bir yanda Türkiye’de madencilik izinleriyle ilgili düzenlemelerin değiştirilmesi. Diğer yanda Fransa’da 2050 yılına kadar su kaynaklarının tükenme riskiyle ilgili bir rapor yayınlayan Yüksek Strateji ve Planlama Komiserliği.

Özetle, bu rapor iklim değişikliğinin sonuçlarına dikkat çekiyor ve yaşam tarzlarımızda radikal bir değişiklik olmazsa, 2050 yılına kadar Fransa topraklarının neredeyse %90’ının her yıl ciddi su stresi altında olacağını öngörüyor. Ayrıca bu stresin sonuçlarını açıklıyor: sulama yasağı, içme suyu kıtlığı, suyun karneye bağlanması ve nihayetinde ekosistemler üzerinde yıkıcı etkiler. Raporda sonuç olarak, ekosistemlerin biyolojik çeşitliliğini artırarak direncini güçlendirmek amacıyla “iddialı” önlemler alınması gerektiği öneriliyor. Aynı zamanda agroekolojik uygulamaların geliştirilmesi gerektiği belirtiliyor.

Diğer tarafta ise, Türkiye, risk bölgesinde (IPCC’nin AR6 raporunun sonuçlarına bakabilirsiniz), iklim değişikliğinin çok daha ciddi etkiler yaratacağı bir ülkede, bir zeytinlik bölgesinin tamamını madencilik faaliyetlerine açmaya karar veriliyor. Burada zaten su eksikliği yaşanırken. Topraklar erozyona uğrayacak, yeraltı suları kirlenecek ve ekosistemler zayıflayacak. Üstelik bu, küresel CO² emisyonlarının yaklaşık %12’sinin nedeni olan kömür için yapılıyor.

2050 yılında Maya 25 yaşında olacak ve benim için şimdiye kadar yaşadığım en sıcak yaz olan geçen yaz, onun için muhtemelen nispeten serin bir yaz olarak kalacak. İşte durum bu. Gelecek için çözümler arayışındayız. Öncelikle çevremizdeki insanların durumun ciddiyetine dikkatini çekerek. Ardından, çözümler bulmak için bir yöntem önererek. Bu yöntemle sorunları mantıklı bir şekilde ortaya koymaya ve kapsayıcı, uygun çözümler bulmaya çalışacağız. Her bir bağlama uygun ve bu nedenle her seferinde farklı olan çözümler. Basit bir hedefle: ekosistemlerin sunduğu işlevlere dayanan üretim sistemleri oluşturmak. Ekonomik olarak da sürdürülebilir olacak şekilde.